7 Haziran 2011 Salı

SAAT 02:00'DA PİŞER Mİ YEMEK?

Cadı'nın mutfağında pişer. Bir kere, gece yemek yapmayı çok seviyorum. Gündüzün koşturmacası, güneşin sıcağı, şehrin gürültüsü ve telaşlı maratonlar olmadan, en sakin, en dingin haliyle mutfakta çalışmayı sever cadı:) 
Hele zeytinyağlılar... Geceden buzdolabına konunca nasıl da hazır olur mis gibi zeytinyağlı soğukluğuyla... Sabah buzdolabını açıp bir tencere zeytinyağlı taze bakla görmek nasıl da güzel bir sabah sürprizi oluyor benim için...
Zeytinyağlı Taze Bakla resmen kendi kişiliği, karakteri olan nadide yemeklerden biridir bana göre. Farklıdır bir kere, yeşildir, olgundur, güzeldir, ne bileyim, hayatın güzel bir aromasıdır bakla kokusu. 
7-8 yaşındayken, Datça'da komşumuzun bakla tarlasında koşturduğum günleri hatırlarım hep bu mevsimde. Sabahtan akşama kadar bahçede, tarlada, ağaçta yaşayan çocuklar olarak, öyle masaya oturup yemek yediğimiz öğünler nadirdi bizim için. Karnımız acıktı mı, çıkar ağaca, erik, kiraz, badem, şeftali ne bulursak yerdik. Ağaçların reçinelerinden yapış yapış olmuş ellerimize bir de şeftalilerin suyunun turuncu lekeleri bulaşmadan da eve girmezdik.

Çiğ bakla yediğimi hatırlıyorum. Yüzünüzü buruşturuyorsunuz belki, ya da "ay karnın ağrır" diyorsunuz. Haklısınız da... Ama işte benim için çiğ bakla taneleri, koca bir tabak spagettiye eşitti o zaman. Ondan değerlisi yoktu. Isırganlardan kıpkırmızı olan bacaklarımı kaşıya kaşıya, avucumdan bakla taneleri düşe düşe koşardım eve anneannemin yanına. Mutfakta pişenler ayrı bir hikaye. Beyaz peynirli kus kus pilavını unutamam mesela. Nefis patates salataları, zeytinli, karabiberli tuzlu kekleri... Rahmetli anneannem, Edremitli anneannem aynı şekilde bir de zeytinyağlı ustasıydı işte.
Zeytinyağlı bakla tarifini ondan almadım. Kayınvalidem, annem (anneannemden öğrendiği kadarıyla), okuduklarım...Hepsinin karmasıdır benim zeytinyağlı taze bakla tarifim: ("Instagram"ladığım fotoğrafıyla birlikte:)

ZEYTİNYAĞLI TAZE BAKLA

750 gr. taze bakla
2 orta boy soğan
1-2 diş sarımsak
1 tatlı kaşığı kaşığı un (ayrıca baklaların kararmaması için 2-3 çorba kaşığı un ve limon katılmış suda beklettim, bunu tarife eklemedim, aklınızda bulunsun)
2 çorba kaşığı şeker (zeytinyağlılardaki şeker merakımı önceki yazılarımı okuyanlarınız bilir, bu aralar rejimden dolayı şeker miktarlarını da azaltıyorum, düşünün yani, bu azaltılmış hali:)
1,5 su bardağı su
1 tatlı kaşığı tuz
limon suyu
zeytinyağı (tercihiniz oranında; bir miktarını soğanlarını kavurmak için kullandım)
dereotu (çok az bir miktar pişerken de ekliyorum, kokusunu baklaların iyice çekmesi için)

Dediğim gibi kararmaması için baklaları yıkadıktan sonra uçlarını kestim ve yukarıda anlattığım unlu limonlu suda beklettim. Sonra yıkayıp, süzdüm. Tencereye zeytinyağını ilave ettim ve önce soğanları kavurdum. Soğanlar yumuşayınca süzdüğüm baklaları ekledim ve limon, ezilmiş sarımsak, su, zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı un karışımını tencereye, baklaların üzerine ekledim. Biraz karıştırdım, dereotu ekledim, tencerenin kapağını kapattım. Kötü haber, toplam ne kadar pişirdiğimi bilmiyorum. Yarım saat kadar sonra kontrol etmeye başladım. Sonra biraz daha bekledim. Baklalar iyice pişip, yumuşayınca ateşin altını kapadım. E tadına da baktım tabi:) Çok lezzetliydi, sabaha kadar nasıl bekleyeceğimi düşündüm. Ama bekledim:)
Ilınınca üzerine bol dereotu ekledim. Daha sonra buzdolabına kaldırdım. Şimdi, biraz annemlerde, biraz bizde olmak üzere, zeytinyağlı taze baklalarımız sahneye çıkmayı bekliyor. Ben yavaş yavaş mutfağın yolunu tutayım, siz de kısa zamanda pazara, markete, iyi bakla satan herhangi bir yere uğrayıp bakla ziyafetinizi hazırlamaya başlayın...
Uzun zaman olmuş, burayı çok özlemişim, sizleri de:)

6 Haziran 2011 Pazartesi

ÜZERİMDE BİR HAFİFLİK

Taşıdığım fazladan 10 kg'ı bıraktım bir kenara:) İşte bu nedenle de çok çörek börek tarifi yayınlama fırsatım olmadı maalesef. Ama değişik salata tarifleri, zeytinyağlılar ve hafif lezzetlere yazık olmasın istiyorum. Yazmaya devam o yüzden. Beni izleyenleriniz alıştı zaten. Bir varım, bir yokum... İşlerin yoğunluğu, rejim maratonu vs. derken uzak kalmışım yine bir kaç ay. Gece gece yazmak geldi içimden şimdi. Özlemişim blogumu.
Bu arada sevgili Maneki Neko'yla çok keyifli bir fotoğraf çekimini geride bıraktık. Fotoğraflar dan ilk bir kaç tanesi burada. Albüm hazırlığı da tüm hızıyla devam ediyor. O zaman ben yazmaya devam, siz izlemeye, paylaşalım ne varsa hayatta:)

17 Mayıs 2010 Pazartesi

ÇOOOK HAFİF BİR PAZAR YEMEĞİ

Bugün bütün gün evdeydim. Zaten maç var, dışarısı kalabalık. En huzurlu yer evim bugün. Ama karnı acıkmaya başlayınca insan biraz değişiklik de istiyor tabi. Pazar yemeği için dışarı çıkmaktan daha hafif ve daha pratik alternatifler de olsa gerek. Evet, var...
Geçen gün markette Söke Un'un özel 7 tahıllı ekmek karışımı paketlerinden görünce denemek istedim. Hafif pazar yemeği için de ideal olacağını düşündüm. Kahvaltı mı, brunch mı, öğle yemeği mi, akşam yemeği mi belli olmayan bir saatte, hayli hafif bir yemek düşünüyordum. Tam da düşündüğüm gibi oldu.
Tarifleri de gayet kolay, hazırlaması pratik.
7 TAHILLI EKMEK
malzemeler:
500 gr Söke 7 Tahıllı Un Karışımı
2 su bardağı ılık su
1 tatlı kaşığı tuz
2 çorba kaşığı şeker
Nasıl nasıl?
Paketin arkasındaki tarifi uyguladım ama fazladan tuz ve şeker ilave ettim. Kendinden mayalı bir un karışımı olduğu için tarifte maya kullanmıyoruz. Zaten harika kabarıyor ve tam kıvamında bir ekmek çıkıyor ortaya. Hamur yoğurma makinesinde tüm malzemeleri güzel bir hamur haline gelene kadar karıştırdım. Streç folyoyla üzerine örttüm ve 30 dk. kadar dinlendirdim. fırına vermeden önce üzerlerine fırçayla süt sürdüm. 230 dereceye ısıttığım fırında 10 dk bu derecede, daha sonra 15-20 dk kadar daha 200 derecede pişirdim. Ortaya harika iki orta boy ekmek çıktı. Biri annemlere gitti, biri bize kaldı.
TON BALIĞI SALATASI
malzemeler:
1 küçük kutu ton balığı
2 adet taze soğan
1,5-2 çorba kaşığı mayonez
1 çorba kaşığı tatlı mısır
1 tatlı kaşığı beyaz krem peynir
3-4 adet minik kornişon turşu
tuz
kara biber
2-3 yaprak kıvırcık marul
Nasıl nasıl?
Sık sık yaptığım, meze türünde bir karışımdır bu. Ton balıklı sandviç yaparken de aynı karışımı kullanıyorum. Yine bu şekilde meze türevi hafif atıştırmalıklar hazırladığımda vazgeçilmezlerimden. Ton balığı, mayonez ve istenirse krem beyaz peyniri iyice karıştırdıktan sonra incecik doğradığım taze soğanları ve diğer malzemeleri ekleyip iyice karıştırdım.
Kendi elcağızlarımla(!) yaptığım ekmeklerimi dilimledim ve servis tabağına kıvırcık marul üzerine yerleştirdiğim ton balığı salatalarını ekledim. Yanlarına da cherry domates ve küçük kesilmiş badem salatalıklar. Dünden biraz salata sosum da artmıştı. İsteyen üzerine ondan da damlatır biraz. Afiyet olsunmuş:)

15 Mayıs 2010 Cumartesi

İLK ÖDÜLÜM:)

Canım arkadaşım estergonyesil beni bu tatlı ödüle layık görmüş. Çooook teşekkür ederim kendisine. Bloglarımız tatlı olabilir ama bu düşünceli, nazik hareketlerle, birbirinden şirin yorumlarla daha da tatlı oluyor her şey...
Şu yorgunluğumuzu bir türlü üzerimizden atamadığımız günlerde ne kadar serin ne kadar rahatlatıcı bir haber oldu bu. Ödülün tatlılığına bakar mısınız...oleeeeeyyyy:) ha, bir de bir kaç kural var bu ödülle ilgili...
Kurallar :
1) Bu ödülü 10 tatlı blogger'a gönderin.
2) Bu ödülle ilgili bir post yazın fotoyu ve ödülü göndereni yazın.
3) Ödülü blogunuza koyun.
4) Ödüllendirdiğiniz 10 kişiyi yorumla bilgilendirin

İşte benim ödüllendirdiklerim:
http://birdemliksohbet.blogspot.com
http://sagliklimutfak.blogspot.com
http://mimosacafe.blogspot.com
http://umutluhayat.blogspot.com
http://hunerlibayanlar.blogspot.com
http://kendimceyemek.blogspot.com
http://kedilimutfaklar.blogspot.com
http://narince-narince.blogspot.com/
http://www.degisiktatlar.com/
http://yemektepsisi.blogspot.com/

12 Mayıs 2010 Çarşamba

SAHNE SAHNE SAHNE

Süper bir konser daha geride kaldı. Eğlenceli, komik mi komik, coşkulu, enerjik güzel bir Balıkesir ziyareti de bonus'uydu. Aslı Gökyokuş ve saz heyeti(!) olarak Balıkesir Üniversitesi'nde çok eğlenceli bir konser verdik. Dünyalar tatlısı bir seyirci topluluğu, güzel insanlar, şahane bir termal otel aklımda kalanlar olacak.
Bu arada bilgisayarım iyileşti:) Ha, bir de konser var bugün (12.05.2010), Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde, bekleriz tabi ki:)

3 Mayıs 2010 Pazartesi

BİLGİSAYARIM BOZULDU...

Diyeceksiniz "nerde bu cadı kaç gündür?" Haklısınız da, bilseniz nasıl elim kolum bağlı, bilgisayarsız hayat ne kadar tuzsuz bibersizmiş meğer... Durup dururken virüs mirüs olmadan çat diye bozulur muymuş bilgisayar? Bozulurmuş efendim. Kocacık tamir edermiş onu ben de buradan "kusuruma bakmayın" dermişim sizlere. Olurmuş böyle şeyler. Döneceğim, pek yakında....

29 Nisan 2010 Perşembe

ÇİLEKLİ CHEESECAKE AMA SÜZME YOĞURTLA...

Cheesecake kelimesini duyduğu zaman yüzü gülmeyen bir insan var mıdır acaba? Hadi deneyin, bir arkadaşınızla konuşurken "cheesecake yapacağım" veya "yaptım" deyin, bakın nasıl da koca bir gülümseme yerleşiyor yüzüne. Cheesecake konusunda son derece seçici davranan bir insanım ben. Her cheesecake'i sevemiyorum çünkü içerisinde kutu kutu labne peynir ve krema olunca bana çok ağır geliyor doğrusu. Bu nedenle hayatta yiyip yiyebildiğim ve yerken mutluluktan coştuğum nadir cheesecake'lerden ikisi Starbucks'ın limonlu cheesecake'i ve browni cheesecake'idir. Peki neden? Çünkü Starbucks'ın cheesecake'leri labne peyniriyle değil, süzme yoğurtla yapılır. Bu nedenle de tadı hafif mi hafiftir. En azından ben Starbucks'da çalışırken öyleydi. Lezzetleri de onca yıldan sonra değişmediğine göre, hala öyle olsa gerek. İnternette bir sürü tarif aradım. Labne peynirli, kremalı tarifleri elemek zorunda kaldım. Aman ha sizler sayfanıza peynirli tarifler koyduysanız sakın üstünüze alınmayın. Hepsi harikadır, inanılmazdır eminim. Bu sadece, benim cheesecake'e süzme yoğurtlu tariflerle alışmış olmamdan kaynaklanıyor. Taban tarifini zaten biliyordum. Sadece iç krema malzemesi ve sos malzemesi konusunda yardıma ihtiyacım vardı. Açık Büfe'nin cheesecake tarifi kek kreması anlamında tam istediğim ve düşündüğüm gibiydi. Ahududulu Süzme Yoğurt Keki'nin "kek malzemeleri" bölümünden esinlendim bu nedenle. Kendilerine çok teşekkür ederim. Sos tarifinde ise "Yemek Zevki"ndeki "çilekli cheesecake"in sos malzemelerini kullandım. Esinlendiğim tüm tarifler için sahiplerine çok çok teşekkür ederim. Gelelim tarife:
ÇİLEKLİ CHEESECAKE
malzemeler:
tabanı için:
1,5 paket Eti Burçak yulaflı bisküvi (rondoda iyice çekip un haline getirdim.)
100 gr. erimiş veya oda sıcaklığında tereyağ
kek için:
500 gr süzme yoğurt
1/2 paket labne peyniri + 1/2 paket taze krema peyniri (carrefour marka kullandım, tarifte 1 paket labne peyniri yazıyor.)
1 bardak şeker
2 tepeleme yemek kaşığı un
2 yumurta
1/4 bardak süt (biraz daha az kullandım)
1 yemek kaşığı limon suyu
tarifte ayrıca limon kabuğu rendesi de yer alıyordu, ben kullanmadım.
sos için:
2 yemek kaşığı nişasta (buğday nişastası kullandım)
4 yemek kaşığı şeker
2 fincan su
1 su bardağı çilek püresi (çilekleri iyice yıkadıktan sonra rondoda püre haline getirdim.)
"Fincan" ölçüsünü çay fincanı olarak kullandım ama sanırım büyük oldu biraz çünkü sos tatsızdı, o nedenle ben 3 kaşık daha şeker ilave ettim. Sanırım türk kahvesi fincanıydı, "fincan" olarak belirtilen.
Ben ayrıca süsleme için 4-5 dilimlenmiş çilek hazırladım.
Nasıl Yaptım?
Taban için, iyice çekilmiş bisküviyi tereyağıyla karıştırdım. İyice karıştırdıktan sonra, yağlanmış kelepçeli kek kalıbının dibine bastırarak döşedim. Buzdolabında iyice sertleşmesi için 10-15 dakika beklettim.
Kek için, sırasıyla, süzme yoğurt, peynirler, şeker, un, limon suyu, tek tek yumurtalar ve son olarak sütü, yavaş çalışan mikesere ekledim. Hızını yavaş yavaş arttırdım ve iyice karıştıktan sonra tabanın üzerine kek karışımını boşalttım. 180 derecelik fırında kek kabarıp, üzeri iyice kızarana kadar (yaklaşık 45 dk.) pişirdim. ayrıca fırının içerisine küçük bir güveç kabında su da koydum ki, üzeri çatlamasın. Kek piştikten sonra fırını kapadım ama kapağını 1 saat süreyle açmadım. Bu sürenin sonunda keki iyice soğuması için biraz da dışarıda beklettim ve soğuduktan sonra üzerine hazırladığım sosu döktüm. Bu arada sos için nişasta, şeker ve suyu pişirdim. Soğuduktan sonra çilek püresini ilave ettim. Sosun yarısını kekin üzerine döktükten sonra, 4-5 dilimlenmiş çileği de kekin üzerine döktüm ve kalan sosu da ekledim. Soğuyan keki buzdolabına kaldırdım. Ben bu işlemleri gece yatmadan önce yaptım ki kek sabaha soğumuş olsun. Gece boyunca iyice soğuyan ve sosu sertleşen cheesecake'i sabah kelepçeli kalıptan dikkatlice çıkardım.
Ortaya böyle bir güzellik çıktı işte. Lezzeti mükemmeldi. Emeği geçen tüm blog yazarı arkadaşlarıma teşekkür ederim.

24 Nisan 2010 Cumartesi

"chez Nathalie" ve çikolataya doyan bir Cadı...

Sevgili öğrencimiz ve arkadaşımız Boğaç bugün elinde sürpriz bir kutuyla geldi. Tabi cadının gözler fal taşı. Küçük bir çocuk gibi "Ne var içinde? ne var içinde?" Bir de öğretmen olacağım:) Evin içinde koşturup durmadığım kaldı. Kutu açıldı. İçinden Gökhan'a, bana ve Boğaç'a bakan mis gibi Beyaz Fırın "chez Nathalie" markalı çikolataları çıktı. Margarin yerine kakao yağı, çok az şeker, meyve aroması yerine meyvenin kendisi, özenle seçilmiş kuru yemişler, elde şekillenen çikolatalar; Chez Nathalie markasının özelliklerinden sadece bazıları...(http://www.beyazfirin.com/beyaz_firin_chez_nathalie.aspx)
İncecik bir tabaka halindeki kaliteli çikolata tabletlerinin üzerindeki kuruyemişleri görüyor musunuz? Herkesin zevki farklı tabi. Ben kayısılı ve vişneli olanlara bayıldım. Boğaç'cığım çok teşekkürler...

23 Nisan 2010 Cuma

SALATALIK KAVURMASI

Sevgili Tijen'ciğimden yine son derece yaratıcı, hafif ve lezzetli bir tarif denedim bugün. Turunç Kokulu Düşler'den bu tarif de. Portakallı ve Çikolatalı Kek'i hatırladınız mı? O da aynı kitaptaki yüzlerce muhteşem tariften biri.
İlk duyduğunuzda "salatalık pişer mi hiç?" diyebilirsiniz. Yok, ben demedim çünkü değişik şeyler denemeyi çok seven bir insan olarak başlığı görmem bile tarifi yapmaya karar vermeme yetti.
Çok basit bir tarif. Tavsiye ederim.
malzemeler:
4 adet salatalık
1 diş sarımsak (ezilmiş)
2 çay kaşığı tereyağ
1 çorba kaşığı kadar doğranmış dereotu
taze çekilmiş kara biber, tuz
Salatalıkları yıkayıp doğradıktan sonra, uzunlamasına ikiye kestim ve çekirdeklerini çıkardıktan sonra ince ince dilimledim. Tereyağında karabiber, tuz ve sarımsağı biraz çevirdim. Karabiber ve sarımsakların kokularını duymaya başladığımda salatalıkları ekledim ve 3-4 dakika bu şekilde kavurmaya devam ettim. Ateşten aldıktan sonra da üzerine dereotu serptim. Meze olarak, ara sıcak olarak veya sadece garnitür olarak ideal bir tarif, Tijenim çoook teşekkürler...

ORGANİK PAZARDAN SOFRAMIZA GELENLER

Dün Çarşamba'ydı. Malum, biz Kadıköy'lülerin organik pazar günü. Annemi aldım öğleden sonra, hafif yağmur sinyali veren ama sıcak mı sıcak, güzel mi güzel bir havada, mis gibi Özgürlük Parkı'nda güzel bir gezintiye çıktık. Pazar, sıradan bir pazar değil de organik pazar olunca işler değişiyor. Ürünleri satan kişilerin kültürleri, bilgileri, kendi yetiştirdikleri ürünlerin en iyi şekilde tanıtımlarını yapmalarından tutun da, pazar içerisinde dolaşırken kulağınızı okşayan jazz tınıları, etrafta mırıldayan kediler, kuşlar, böcekler, yeni açmış çiçeklere kadar, her şey cenneti çağrıştırıyor sanki. Seviyorum o yüzden çarşamba günlerini. Gerçi normal pazarlar da çok zevk veriyor bana. Pazar renktir çünkü. Çeşitlerin, doğanın sunduklarının sergisidir bir anlamda. Tabi organik olunca iç rahatlığı da beraberinde artmış oluyor.
Çok fazla bir şey almadım aslında. Organik kahverengi pirinç, 1/2 kilo bebe havuç, 1/2 kilo yer elması, bir de pazarda dolaşırken içmek için bir şişe karadut suyu.
Şöyle bir turladıktan sonra anneciğimle güzel demli bir çay içtik. Derslerim de vardı, vakit çok bol değildi. Dönüşte enginarlara gözüm takıldı ama almadım. Kara bir kediciği sevdim. Kediler jazz dinlemeyi çok seviyorlar. Saksafon çalan müzisyen enstrümanını bırakınca kara kedinin mırlaması azalıyordu, tekrar başladığınca kedicik de mırıltılara başlıyordu.
Oradan buradan anlattım ufak tefek şeyler, içimden geldiğince. Çok detaya, çok kelime oyununa, edebiyata girmeden çünkü kelimeler ve cümlelerin de biraz organikleşmeye ihtiyacı var sanırım.
Bugün de dün aldığım cicilerle harika yemekler ortaya çıktı. Akşam yemeğimiz hafifti, lezizdi, çok eğlenceliydi. Ufak ufak bahsedeyim mi?

SARIMSAKLI MAYDANOZLU EKMEKLER
malzemeler:
3 adet kepekli ekmek
4 diş sarımsak
3 dal maydanoz
1 çorba kaşığı zeytinyağı
tuz
1 çorba kaşığı limon suyu
6 ince parça taze kaşar peyniri

Peynir hariç tüm malzemeleri havan ezeceğiyle ezerek iyice karıştırdım. Ekmeklerin üzerine sürdüm ve en üste de parça kaşar peynirlerini yerleştirdim. Fırının ızgara kısmını biraz ısıttım ve ekmekleri aluminyum folyonun içerisine koyduktan sonra folyoyu sıkıca kapattım. 10-15 dakika kadar ızgarada pişirdim. Piştikten sonra folyoyu açtım ve ocağın kendi ısısıyla biraz daha çıtır hale gelmesini sağladım.

KARA CADI PİLAVI
malzemeler:
2 su bardağı ayıklanmış yıkanmış kahverengi pirinç
3 dal taze soğan (ince doğranmış)
10-12 doğranmış taze fasulye
1/2 konserve mısır
tavuk suyu (2 bardak)
sıcak su (2 bardak)
1 tatlı kaşığı tereyağ
2 çorba kaşığı ayçiçek yağı
tuz
taze çekilmiş kara biber

Pirinçleri önce 1/2 saat kadar sıcak suda beklettim. Daha sonra tereyağ ve sıvı yağ karışımında biraz kavurdum. Tuzu, tavuk suyunu, sıcak suyu ekledim. Üstüne fasulyeleri koydum, kapağını kapatarak suyun büyük kısmını çekene kadar pişirdim. Biliyorsunuz kahverengi pirinç kolay pişmez. Beyaz pirincin iki katı oranında su ve iki katı oranında pişirme süresi gereklidir. Pirinçler biraz suyunu çekince, içinde daha su varken, taze soğanları ve mısırları da ekledim. Diğer malzemeleri de koyduktan sonra kapağı kapattım ve iyice pişene kadar ateşte tuttum. Piştikten sonra havlu kağıtla tencerenin üzerini örttüm, kapağı kapattım ve 15 dakika kadar demlenmeye bıraktım. Afiyet olsun.

ZEYTİNYAĞLI YER ELMASI
malzemeler
En sevdiğim yemeklerden birisidir. Kaldı ki buram buram havuç kokan havuçlar ve buram buram yer elması kokan yer elmalarıyla bir başka oluyor:)
1/2 kg yer elması
3 adet bebe havuç
10 adet arpacık soğan
3 tatlı kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1/2 limonun suyu
2 çorba kaşığı zeytinyağı
3 dal maydanoz
İlk önce yağda arpacık soğanlarını kavurdum. Küçük doğradığım havuçları da ekledim. 2-3 dakika kapağı kapalı olarak pişirdim. Yıkayıp doğradıktan sonra limonlu suda beklettiğim yer elmalarını da ekledim. Şeker, tuz ve limon suyu ilavesinden sonra üstüne gelecek kadar sıcak su ekledim ve suyunu çekene kadar yani havuçlar ve yer elmaları pişene kadar kısık ateşte tuttum. Tencereden aldıktan sonra üzerine ince doğranmış maydanozları serptim. Soğuttuktan sonra servis yaptım.
İşte organik bir çarşamba gününün sonrasında kocacığımla keyfini çıkardığımız sofranın detayları arkadaşlar...Umarım beğenmişsinizdir. Kadıköy tarafındaysanız mutlaka Çarşamba günkü pazara uğramanızı tavsiye ederim.

21 Nisan 2010 Çarşamba

ELMALI TARÇINLI PASTA

Ne zamandır yayınlamayı beklediğim bir tarifti bu ama fırsat olmadı. Benim değil zaten. Yemekgünlüğüm'deki muhteşem iki tarifin tarafımdan birleştirilmiş hali:) Harika ve pratik bir elmalı turta tarifinin üzerine yine yemekgünlüğüm'den bir başka tarif olan havuçlu kek tarifinin üzerindeki krema'yı ekleyince, elma ve tarçına da uyumlu bir şekilde süsleyince ortaya böyle güzel bir görüntü çıktı işte. Yemekgünlüğüm'e teşekkür ederim farkında olmadan bu şahane pastayı oluşturmama yardımcı olduğu için. Bu tarifle beraber misafirlere sunduğum yemeğin tüm tarifleri de bitmiş oluyor. Afiyet olsuuuunnn....
PINAR CADISI © 2007 All Rights Reserved