1 Mart 2010 Pazartesi

SOSYALİM, SOSYALSİN, SOSYALLER ve FaceBook'dan spesiyaliteler...

Sabah uyandım. Şimdi kahvaltısı var, diş fırçalaması var, yüzünü yıkayıp kremler sürmen gerek, belki biraz yüze göze renk vermek gerek. Geniş bir esneme bir "uaaagggghh!" efekti ile nereye koştum bu sabah?

Banyoya mı? Hayır,
Mutfağa? Hayır,

Doğruca arka odaya bilgisayarın başına. Çünkü toplanması gereken lalelerim ve güllerim, doyurulması gereken ineklerim, yeni menüler koymam gereken Kafe'm, hindistan cevizleri stoklayacağım bir ada'm, minik ödüllerle mutlu etmem gereken bir ev hayvanım, kira toplamam gereken sitelerim, hediye göndermem gereken onlarca arkadaşım, açmam gereken onlarca hediye var. Çok iş var.
Eski devirler değişti, köprünün altından sular aktı, Petville'imiz, Farmville'imiz, Country Story'miz, My Town'umuz oldu. Sabah kalkınca yapılacak ilk işler de değişti böylece. Saçma mı? Tabi ki saçma ama ihtiyacımız var. Ama ruhum böyle mutlu, ama bir şekilde tatmin ediyor insanı.

Facebook oyunlarını oynayınca sanki hep oynamayanlara bir açıklama yapmam gerekiyor gibi hissediyorum. Sanki oynamak oynamamaya göre daha asosyal, daha "sanal" meraklısı bir tutum... Ama biz mutluyuz..Bazen oyunlarımızı değiştiriyoruz, bazen yeni oyunlar keşfediyoruz, bazen aylarca oynadıklarımızdan sıkılıp bırakıyoruz.

Bir şey birini mutlu ediyorsa, ve de bir zarar vermiyorsa o şey iyi midir? Zarar neye göre zarar? Zaman kaybı? Baş ağrısı? Boş iş? Olabilir...
Bir şey birini mutlu etmiyorsa ya da zarar veriyorsa? Ya da yarar vermiyorsa? Para için çalışmak, sosyal olmak, hayatın içinde olmak, gerçekten yaşamak? Olabilir...

Ben mutluyum arkadaşım, ister oynayın, hediyeler gönderelim birbirimize, ister oynamayın... Hayat her şekilde akıp gidiyor, bazılarımızın dışından geçiyor akıp giderken, bazılarımızın içinden.. Ben hangisiyim, henüz bilmiyorum...

Hiç yorum yok:

PINAR CADISI © 2007 All Rights Reserved